2016 yılı "Nâzım Hikmet'i Anma Etkinlikleri" kapsamında şairin mezar başında düzenlenen törende; bu yıl Birliğimiz yönetim kurulunca "Nâzım Hikmet Dostluk Ödülü" takdim edilen ülkemizde ve dünyada onlarca ödül sahibi yazar, yönetmen, senarist, müzisyen değerli Zülfü Livaneli kürsüye davet edildi.


Önce RTİB Başkanı’na, üyelerine, özel gayret gösteren Ali Galip Savaşır dostumuza, bu toplantıya izin veren Rus makamlarına ve beni bu büyük ödülle çok duygulandıran, ödülle layık gören komiteye çok teşekkür ediyorum.
Mezarın üzerinde bir tek isim var; Nâzım. Biz de ona Nâzım deriz ve Türkiye’de birisi Nâzım dediği zaman, onun belki binlerce Nâzım için de hangi Nâzım olduğu hemen anlaşılır. Çünkü bir tek Nâzımımız var Türkiye’de. Aynen Yunus dediğimiz zaman Yunus Emre’nin anlaşıldığı gibi. Karacaoğlan dediğimiz zaman, Pir Sultan dediğimiz zaman, Dadaloğlu dediğimiz zaman anlaşılan insanlar gibi Nâzım da adının önüne titr istemeyen isimlerdendir. Çünkü adının önüne hiçbir titr konamaz. Hangi makamı koysanız küçük kalır Nâzım’ın yanında. Ve Nâzım’a hitap edenler hep; “Sen” der ona, “Siz” demez. Çünkü ancak çok büyük kişilere “Sen” denir. İnsanlar kendini o kadar yakın hisseder.
Bir büyük şairimiz demişti ki, “Milletler büyük evlatlarıyla nefes alır.” İşte bizim halkımızın nefes aldığı büyük evladı Nâzım Hikmet’tir.
Moskova’da yazdığı bir şiirinde diyor ki, “İnsanoğlu eliyle mağaraya ilk bizonu çizdiğinden beri, bir ulu ırmak akıyor” diyor.
Bu sanat ve kültür ırmağıdır ve bu ırmakta Nâzım’dan önce de yıkananlar oldu, Nâzım’dan sonra da. Onun “oğlum” diye hitap ettiği en büyük evlatlarından bir tanesi Yaşar Kemal’i de geçen yıl kaybettik. Nâzım’ın mezarı başında Yaşar abiyi de anıyoruz. İkisine de, iki büyük ustamıza da saygılarımızı sunuyoruz.
Dostoyevski; “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık!” demişti. Bizim edebiyatımız da en çok Rus edebiyatının etkisi altında kalmıştır. O bakımdan biz de Gogol’un paltosundan çıkan edebiyatçılar sayılabiliriz.
Tarihimiz, komşuluğumuz, her şeye rağmen bizi bağlıyor. Biz bir arada yaşamaktan zevk alan, bazen ortak kültürü paylaşan insanlarız Türkiye ve Rusya olarak. Dolayısıyla şu anda var olan politik krizlerin geçici olduğunu biliyoruz. Çünkü halkların dostluğu çok uzun süre devam eder. Bir örnek vermek istiyorum. Puşkin “Erzurum Yolculuğu” kitabında; Rus ordusuyla beraber Erzurum’a gelmiş Osmanlı ordusuna karşı çarpışılıyor, ölümler var. Orada Türk askerleri hakkında, orada ölenler hakkında şefkatle yazıyor. En ufak içinde bir şovenizm, en ufak milliyetçilik olmadan yazıyor. Çünkü büyük bir kalp! Çünkü büyük bir yürek!
Ve ben konuşmamı bitirirken, şöyle diyorum; İyi ki Nâzım vardı bu dünyada. İyi ki Puşkin vardı bu dünyada! İyi ki Ruslar var! İyi ki Türkiye halkları var! Yaşasın halkların dostluğu!
Spasibo bolşoe!”

#Zülfü Livaneli #Moskova #NazimHikmet
www.nazimhikmet.com

Nâzım HİKMET

Moskova Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı

Tüm Yazılara Bak

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir