PEN Yazarlar Derneği Türkiye Başkanı Sayın Zeynep Oral, Nâzım Hikmet Vakfını temsilen geceye katıldı.

Herkese iyi akşamlar
Nâzım Hikmet aramızdan ayrılıp sonsuzluğa yürüdüğünde ben bir lise öğrencisiydim. Onunla hiç karşılaşmadım ama dünyanın her yerinde hep ona sarıldım. Yeryüzündeki tüm haksızlıklara onunla direndim, onunla aşık oldum, dünyanın ve insanın harikuladeliğine onunla inandım. Benim için Nâzım Hikmet bir bütündür. İnançları, düşüncesi, yaşamı, eylemleri, aşkları ve eseri bir bütündür. Nâzım Hikmet romantik koministtir. Sömürüsüz, baskısız, adil, eşitlikçi, özgürlükçü, daha güzel, daha iyi daha doğru bir dünya özlemiyle doludur. İdeal bir gelecek inancından asla vazgeçmez. Onun şiiri yaşamın her alanını kapsar ama en çok, en çok öteki dediklerimizi kapsar. Ezileni, haksızlığa uğrayanı, susturulanı, görmezden gelineni, sesini duyuramayanları, suskunluğa, yokluğa mahkum edileni kapsar. Nâzım Hikmet evrenseldir. Hapishane de dört duvar arasından yer yüzüne uzanır, evrene açılır. Yeryüzünü kucaklarken emperyalizme, faşizme, sömürüye, baskıya, haksızlığa, eşitsizliğe baş kaldırırken aynı zamanda şiiri 20. yüzyıl dünya siyaset tarihinin bir mikrokozmosunu oluşturur. Nâzım Hikmet yaratıcıdır. Kendinden önceki Türk ve dünya şiirini çok iyi bilir, yeni şeyler söylemek için yeni formlar gerektiğine inanır. Şiirimizin hem içeriğini hem biçimini değiştirdi. O bir direnişçidir; ne baskı, ne hapis, ne sürgün, ne ölüm tehditleri onun direncini yenemez. Tam tersine özgürlük ve direniş ruhunu tutuşturur. O cesurdur. Onun cesareti insan onurunun, insan olmanın onurunun hizmetindeydi. Nâzım Hikmet bir aşıktı. Yaptığı her işe aşkla sarıldı. Aşkla yaşadı. Aşkla yazdı. Bir kadına aşık olmakla; insanlığa aşık olmak, ideallerine aşık olmak arasında hiç bir ayırım yapmadı. Bir kadını sever gibi kainatı sevmeye koyuldum diyordu. Şimdi sizlere bir öykü anlatacağım. Seksenli yılların başındaydı Türkolog arkadaşım Vera Feonova ile birlikte ta Orta Asya’da Gorno-Altaysk bölgesindeydik. Gorno-Altaysk o sırada Sovyetler Birliği’nin özerk bir bölgesiydi. Ve bende oraya köy köy, kasaba kasaba dolaşıp Türk Kültürü, Türk Edebiyatı üzerine konferanslar veriyordum. Bir gün arabamız yolda kaldı. Jeepin benzini bitti. Şoförümüz gitti benzin aramaya ve de uçsuz bucaksız bir ovanın ortasında Vera ve beni yolun kenarında jeep ile bıraktı. Biz orada beklerken uzaktan bir karartı geldi. Koca bir traktör, arkasında bir kasa, kasanın içinde iki köylü kadın şalvarlı, başları çatkılı, altı kadar çocuk ve 26 kadar da torba, bohça hepsi bizim olduğumuz yerde indirildiler. Köylü hanımlarla konuşmaya başladık. Vera Rusça Türkçe çeviri yapıyordu. Çünkü Türkçelerimiz çok birbirine benzemiyordu. Beni sordular. Kim bu dediler. Vera’da Türk arkadaşım dedi. Ne biçim Türk bu dediler. Türk ise Türkçe konuşsun bakalım dediler. O arada öğrenmiştim hangi sözcükler tıpa tıp aynı onları söylemeye başladım. Yok yok. Sayıları saydım. Yok bunu herkes ezberler dedi. Bir türlü inanmıyorlar. Sonunda aralarında tartıştılar. Ve sonunda şunu dediler: “Eğer bu kadın gerçekten Türk ise, Türkiye’den geliyorsa bize Nâzım Hikmet’ten bir şiir okusun.” Ve ben Altay dağlarının ortasında Moğalistan, Çin ve Altaylıların sınırında kuş uçmaz, kervan geçmez, kimsenin olmadığı bir boşlukta Türk olduğumu ispatlamak için Nâzım Hikmet’ten şiir okurken buldum kendimi. Kerem gibi okudum. Köylü kadınlar boynuma sarıldılar, beni öptüler. Evet sen türkmüşsün dediler.
Türkiye onu vatandaşlıktan çıkarmıştı. Ama zaten kendi de söylemişti; Piraya’ye mektubunda şöyle diyordu: “Ben kendimin her namuslu insan gibi yurtsever ve halkını sever olduğunu bildikten, bu hususta vicdanım rahatken bir kaç münferit yalan kusmuş umurumda değil. Yirmi sene sonra, elli sene sonra bir çoğunun adı bile unutulacak. Bir çoğunun adını bile unutacak Türk milleti. Halbuki bu millet var oldukça, yeryüzünde türkçem konuşuldukça ben bu dilin ve bu halkın en namuslu şiirlerini yazmış insan olarak yaşayacağım.
İşte aynen böyle oldu. Bugün Nâzım Hikmet türkçemin ve halkımın en namuslu şiirlerini yazmış insan olarak yaşamaya devam ediyor hala.
Bugün burada temsil etmekte olduğum Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın hem de başkanı bulunduğum Türkiye Pen Yazarlar Derneğinin sonsuz sevgi ve saygısını sunuyorum. Ayrıca Nâzım Hikmet’i Anma Komitesine, Rus-Türk İşadamlar Birliği’ne (RTİB) ve bu geceye emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.






#nazım #hikmet #nazımhikmet.com #nazimhikmetanma #nazımhikmetmoskova #nazımhikmetvideoları #nazımdostları# NâzımHikmet #AlisaBurova #2019 #ZeynepOral #Rtib #Rusya #Mogollar #NazimHikmetVakfi #PEN #PENYazarlarDerneği

Nâzım HİKMET

Moskova Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı

Tüm Yazılara Bak

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir