Yine Sunay Akın’ın anlatımıyla Ustura Kemal, Nâzım’ın direnişçilere destek için Anadolu’ya kaçışı ve ilk şiir denemesi:
Mehmetçik Memet, neden Mehmetçik Memet çünkü geldiler, Çanakkale’yi geçemediler ama işgalcilerin gemileri ellerini kollarını sallayarak İstanbul Boğazı’na kılçık gibi takıldı. Ama direnenler, işgal güçlerine rahat vermeyenler, ilk örgütlenmeler var. Onlardan biri Usta Kemal, işgal güçleriyle Beyoğlu bölgesinde uğraşır. Usta Kemal’i esasında hepiniz tanıyorsunuz, ünlü bir çizerimiz Haldun Sevel onu bir çizgi romana dönüştürdü. Adını Usta Kemal koydu ama bu şekilde tutmaz, en iyisi Ustura Kemal yapalım, okur daha çok sever dediler. İşte Usta-Ustura Kemal Beyoğlu’nda işgal güçlerine karşı Beyoğlu’nda direnirken bir de gençlerin kurduğu örgüt, sabaha karşı Beyoğlu’nun meyhanelerinde içen ve sarhoş olan İngiliz askerlerini döverek direnişe destek verirler. Yine sabaha karşı birkaç kişiyi pataklıyorlar fakat bu sefer İngiliz devriyesi bunların peşine düşer, birkaç tanesi devriyeye yakalanırken 3-4 tanesi kaçar. Beyoğlu sokaklarında yakalanmaları an meselesi iken bir bakkal kapısını açar ve gençleri içeri alarak saklar. Bakkal, bu iş böyle olmaz, Anadolu’ya giderek Kuvayi Milliye’ye katılın, direnişe öyle destek verin der. İşte o akşam bakkalın kurtardığı 3-4 delikanlıdan biri Nazım Hikmettir.
Tarih 1 Ocak 1921, bir vapur kalkar İstanbul’dan ve Anadolu’ya giden her gemi, her vapur gibi İngilizlerin karakolu olan Kız Kulesi’nde durdurulur. Bütün yolcular güverteye çıkartılır ve Kız Kulesi’nin penceresinde, kapı aralığında herzaman bir ispiyoncu vardır ve bildiği direnişçileri İngiliz askerlerine söyler. O vapurda 4 direnişçi vardır ve bir gece öncesi yeni yıl olduğu için askerlerin sarhoş olmasından istifade ederek özellikle bu günü seçmişlerdir, üstünkörü arama sonrası vapur yoluna koyulurken 4 devrimci geminin küpeştesinde giderek küçülen Kız Kulesi’ne bakıp rahat bir nefes alırlar. Aralarından biri yıllar önce 12 yaşındayken Kız Kulesi’ne yüzen Karl Detroit’in torunun oğlu Nâzım Hikmet’tir.
Zaman su gibi akıp gider ve tarih 15 Temmuz 1950, Nâzım 12 yıllık hapis hayatından sonra ilk kez özgürlüğe adım atar ve ilk iş olarak arkadaşlarıyla Salacak’a gider, Kız Kulesi’ne bakarak kıyıda elini suya sokar.
Ne mutlu bana ki Vera’yı (Tulyakova) tanıdım. 1992 yılında Nâzım’ın doğumun 90.yıl kutlamaları için geldiği İstanbul’da sohbet etmiştik. Sohbet esnasında Nâzım’ın son günlerini sordum, hasta olduğunu hissetmediniz mi diye sorunca o zaten hep hastaydı dedi ve sonra anlattı: “Ölümünden birkaç gün önce daçadayız, orada küçük bir gölet var, Nâzım yanımdan sessizce uzaklaştı ve gölün kenarına gitti, gömleğinin kolunu sıyırdı, bir elini suyun içine soktu ve ileriye doğru uzun uzun baktı”.
Nâzım, 1 Ocak 1921’de Valâ Nurettin ile Anadolu’ya geçmiş, Ankara’ya gidip Kuvayi Milliye’ye katılmıştır ama parasız ve açlardır. Ulus’ta bir ciğerci dükkanının penceresinden bakarlar. İşte Orhan Veli’nin “Sokak Kedisi ve Ciğerci Kedisi” adlı şiirindeki sokak kedisi Nâzım Hikmet’tir. Ne diyordu şiirde:
Uyuşamayız, yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin kalaylı kapta;
Benimki aslan ağzında
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil kardeşim;
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü.
Cevap
(Ciğercinin kedisinden sokak kedisine)
Açlıktan bahsediyorsun;
Demek ki sen komünistsin.
Demek ki bütün binaları yakan sensin.
İstanbul’dakileri sen,
Ankara’dakileri sen…
Sen ne domuzsun, sen!
Orhan Veli’nin bu şiirindeki sokak kedisinin Nâzım Hikmet olduğu bilen Arif Dino (Abidin Dino’nun kardeşi) onu bir kedi olarak resmeder.
Aslında Nâzım ilk şiir eleştirisi bir kedi yüzünden almıştır. Deniz Lisesinde öğrencidir ve şiirler yazmaktadır. Tarih öğretmeni ise Yahya Kemal Beyatlı’dır ve Nâzım, kız kardeşi Samiye Hanım’ın kedisi için yazdığı bir şiiri ona gösterir. Aşık olduğu kadının oğlunu karşısında gören Yahya Kemal kendini eve davet ettirebilmek için kediyi görmeden şiir hakkında yorum yapamayacağını söyler.
Yahya Kemal, Nâzımı’n evine gelince kediyi görür ve Nazım ilk şiir eleştirisini alır: “evladım, sen bu uyuz ve pis kediyi böyle güzel anlattıysan, bir gün çok büyük bir şair olacaksın”.
Yorum Ekle