Nâzım Hikmet'in ölümünün 49. yılı anma etkinlikleri kapsamında, 2 Haziran 2012 tarihinde Moskova'da düzenlenen akşam konserinde Ahmet Telli; “Türkçe’de Nâzım Hikmet gibi devasa bir şairden sonra şiir de bir kez kendisine dönüp hesaplaşmıştır. Göze alan yazmayı sürdürmüştür, göze alamayan kendi mağarasına çekilmiştir. Nâzım Hikmet bize yaşamaya cesaret verdiği kadar, yazmaya da cesaret vermiştir.” diyerek sözlerine başlar ver ardından kendi şiirlerinden birini sunar.

Ahmet Telli’nin şiirinin ardından Yavuz Bingöl “Karlı Kayın Ormanı” adlı şarkıyı seslendirdi.

SOLUK SOLUĞA-2

Büyük aşklar yolculuklarla başlar
ve serüvenciler düşer bu yollara ancak

Onlar ki dünyanın son umudu
soyları tükenen birer çılgındırlar

Ne bir adresleri vardı onların yeryüzünde
Ne de aşktan başka sığınakları

Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında
Ölümle alay ederler sanki

Nerde beklenirse ordaydılar
bir kez bile gecikmediler ömür boyu

Neydi onları ordan oraya
savurup duran şey

Onları daima yalnız kılan
neydi bu yaşam denilen gürültüde

Her dilden bir adları vardı onların
ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar

Sarışındılar belki de esmer
yani birçok yüzün bileşkesi

Ne altın arayıcısıydılar
ne de aylak bir gezgin

Vurulup düşseler de her kuşatmada
serüvencidir onlar ve hiç ölmezler

Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsa
Bulurlar heder olmanın bir yolunu

Onlar ki bu dünyada
kahraman olmaya mahkumdurlar

Sislenen anılar kaldı bize onlardan
renkleri bozulup duran solgun anılar

Nasıl yazmalı ki silinip gitmesin
bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna

Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı
onları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan

Yoksa kendini tüketen hüzünler miydi
vurulup düştükçe ışığını karartan

O serüvenlerin günlüğü tutulmadı
yazılmadı o insanların destan şiiri

Parça parça ettirilseler bir kartala
(ki sanırım böyle oldu sonları)
Fışkırır yüreklerinden
başarısız ihtilallerin yangınları

Dünyanın cesur ulusları yoktu, cesur insanları vardı.
Onlar, aşkın ve hayatın havarileri, büyük serüvencilerdi.
Onlar, bu ihtiyar cadının maskesini parçalamak ve yeryüzü denilen cenneti bize sunmak istediler.
Bütün ömürleri bu kavgayla geçti.
Ne adları vardı onların, ne ulusları, ne dinleri ne de anıtları.

Ama biz onlar için ölüm fermanları hazırlayıp görkemli mangalar  kurduk. Şavaşlar açtık peşpeşe. Kentleri ele geçirip vahşi bir hayvan gibi avladık onları.
Nerede görülseler kurşuna dizdik ve süslü kemerler yaptık onların kafa derilerinden.
Biz cellattık ve tarih suratımıza tükürürken, bir kez bile bağışlanmayı istemedi onlar…

Derler ki, son büyük serüvenci yaralıdır hala…

Kaynak : https://www.ahmettelli.com/

 

Nâzım HİKMET

Moskova Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı

Tüm Yazılara Bak

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir